a)

Allah’tan Yardım Dilemek:



Bu kulun Rabbine karşı zilletinin tam anlamıyla farkına varmasını ve işini O’na havale etmesini, O’nun kendisine yeterli olduğuna inanmasını ihtiva eder. Böyle bir istiane ancak yüce Allah’a karşı duyulur. İstianenin yalnızca Allah’a tahsis edilmesinin sebebi Fatiha: 1/5’de geçen “Yalnız” anlamını ifade eden buyruktur. Kur’an-ı Kerim’in kendisiyle nazil olduğu Arap dili kaidelerine göre böyle bir ifade hasır ve ihtisas anlamını ifade eder. Buna göre bu türden bir istianenin yüce Allah’tan başkası hakkında söz konusu olması, kişiyi dinden çıkartan bir şirktir.



b) Mahluktan Gücünün Yetebileceği Bir Husus Hakkında Yardım İstemek:



Bu da kendisi için yardım istenenin durumuna göre değişir. Eğer kendisi için yardım istenen husus bir iyilik ise bu hem yardım isteyen için caizdir, hem de yardım eden için bu hususta yardımcı olmak meşru olur. Çünkü yüce Allah: “İyilik ve takva üzere yardımlaşın.” (Maide: 5/2) diye buyurmaktadır.



Eğer günah üzere olursa, bu yardım isteyen için de, yardım eden için de haram olur. Çünkü yüce Allah: “Günah işlemek ve haddi aşmak üzerinde ise yardımlaşmayın.” (Maide: 5/2) diye buyurmaktadır.



Şayet mübah bir hususta olursa bu hem yardım isteyen için, hem yardım eden için caizdir. Ancak yardım eden başkasına iyilik yapmanın karşılığında sevap da alabilir. Dolayısıyla böyle bir kimse hakkında yardım etmek yüce Allah’ın “Ve ihsan edin, muhakkak Allah ihsan edenleri sever.” (Bakara: 2/195) buyruğu dolayısıyla meşru bir iş olur.