Mevkuf İman:

Tartışmaya kapalı olan inançtır. Gerek mümin­lerle temas halinde olmayan insanların Allah (cc)'a karşı vicdanların­daki meç­hul tasavvurlar, gerekse İslam'dan önceki cahiliyet ya da fetret dönemle­rinde yaşayıp neye, nasıl inandıkları bilinmeyen çok eski ka­vimlerin ina­nış­ları bu gruba girer.



Bilinmeyen bir şeyi tartışma konusu yapmak veya hakkında bir hü­küm vermek doğru değildir. Kaldı ki çok kere olumsuz sonuçlara bile ne­den ola­bilmektedir.



Bilindiği üzere birçok insanların ve toplulukların tarihe bakış açı­ları duygusaldır. Tarihi, bir ders ve ibret levhası olarak tarafsız ve man­tıkla de­ğerlendirmek yerine, ona kutsal bir kimlik verirler. Bu eğilim eskiden ecdat ruhlarına tapmanın bir devamı olsa gerektir. Şovenist dünya görüş­lerinin eksenini oluşturan bu sapık düşünceye kapılmış insanlar atalarını (doğru ya da yanlış yolda olduklarına bakmadan) kut­sarlar. İşte bu insan­ları eğitme­den ıslah etmeden -taraf olmanın- İslam'daki ölçülerini öğretip kendilerine hazmettirmeden, İslam öncesi tarihi kalıntılar hakkında on­larla düşünce alışverişinde bulunmak za­rarlıdır. Taraf olmanın ölçüleri Kur'ân-ı Kerim'de açıkça belirtilmiştir:



“Müminler, inananları bırakıp kâfirleri dost edinmesin. Kim böyle ya­parsa Allah ile dostluğu kalmaz !” [505]



Esasen geçmiş kavimlerin meçhul inanışları hakkında bir tez ileri sür­memek gerekir.



“Bilmediğin bir şeyin ardına düşme. Çünkü kulak göz ve gönül ondan sorumludur.”[505]