ŞECÂAT

İhtiyaç görülünce, şiddet ve tehlikelere karşı koymak hususunda kalbin yılmaması, ölümü küçümsememesi.



Şecâat bir müslümanda bulunması gereken faziletlerdendir. Allah insana, dışarıdan gelecek saldırılardan kendini koruma gücü vermiştir. Kuvve-i gazabiye de denilen bu güç, dışarıdan gelen saldırıları önleyen itici bir kuvvettir. Kuvve-i gazabiye ifrata kaçar, gereğinden ziyade olursa, tehevvür (saldırganlık); tefrite (yokluk, azlık) düşerse, cebanet (korkaklık) kötü huyları; itidal-denge durumunda olursa, -din tarafından eğitilmiş, akla bağlı, hikmete uygun olarak işletilmiş- şecaat (kahramanlık) fazileti ortaya çıkar.



İnsan dışarıdan gelecek saldırılar karşısında korkak olmamalı, fakat saldırıya haddinden fazla karşılık vererek mütecaviz, saldırgan veya hemen öfkeye kapılan, kızan bir kimse de olmamalıdır. Bu hususta insana yakışan fazilet, saldırıya misliyle cevap vermek, karşılık vermeye gücü yettiği halde affetmek, suçluyu cezalandırmakta haddi aşmamak ve korkup sinmemek olmalıdır.



Şecâat duygusunun yokluğundan meydana gelen korkaklık, Hz. Peygamber'in Allah'a sığındığı rezaletlerden biridir. Her faziletin en güzel örneklerini Hz. Peygamber'de gördüğümüz gibi, şecaatin de örneklerini onda görmekteyiz. Hz. Peygamber, gayri müslimlerle yapılan bütün savaşlara katılmış, zaman zaman en ön saflarda çarpışmıştır. Bir defasında, Medine'ye bir düşman saldırısı beklendiği günlerde, korkunç bir ses duyulur. Hz. Peygamber (s.a.s.) hemen atına atlayarak sesin geldiği tarafa doğru gider. Geri geldiğinde; "Eğer gerekseydi denize kadar giderdik" buyurur. Bir defasında, Hz. Peygamber uyurken müşriklerden biri kılıcını kaldırır ve; Şimdi seni benim elimden kim kurtaracak?" der. Peygamberimiz, hiç korkmadan ve telaşa kapılmadan; "Allah" cevabını verir. Bu cevap karşısında hayrete düşen ve korkuya kapılan müşrik kılıcını elinden düşürünce, Hz. Peygamber, kılıcı alır ve aynı soruyu ona sorar. Müşrik eman diler, Hz. Peygamber de onu affeder. Müşrik, bu âlicenablık karşısında müslüman olur.



İnsandaki şecâat duygusu doğru yerlerde kullanılmalı, insanların veya nefsin beğenmesi (gurur ve ucb) için olmamalıdır. Diğer taraftan şecâat, dinin emrettiği veya izin verdiği yerlerde olmalı, haram olan şeylerde yapılmamalıdır. Meselâ, başkalarını ezmek, kuvvet göstermek, hak edilmeyen bir şeyi güç kullanarak almak haramdır.



Akif KÖTEN