Menkullerde Şuf'a Cereyan Eder mi?

İslâm hukukçularının çoğunluğuna göre menkul mallarda şuf'a söz konusu değildir. Çünkü bunlarda ortaklık ve bitişik komşuluk şuf'aya hak kazandırmaz. Bunların taksimi çoğu zaman yararlanmayı tamamlar ve giderilmesi gerekli bir zarar da ortaya çıkmaz (el-Kâsânî, a.g.e., V, 5). Bunlar hadislerdeki "her şey" kavramını gayri menkul ile sınırlarlar.



Mâlikîler dışında çoğunluğa, göre ekin, meyve ve ağaç gibi akar niteliğinde olmayan şeyler, araziden bağımsız olarak satıldıklarında şuf'a söz konusu olmaz. Fakat araziye bağlı olarak satılırlarsa şuf'a cereyan eder (İbnü'l-Hümåm, Fethu'l-Kadîr, VII, 435; eş-Şirbn, Mugn'l-Muhlâc, II, 296 vd.). Mâlikîlere göre ise, bina ve ağaçlar araziden ayrı olarak satılırlarsa şuf'a söz konusu olur. Çünkü bunların her biri akar sayılır. Akar toprak parçası ile bu toprağa bağlı olan bina ve ağaç gibi cüzlerden oluşur. Hayvan veya ticaret eşyası ise araziye bağlı olarak satılmadıkça bunlarda şuf'a yoktur (İbn Rüşd, Bîdâyetü'lMüctehid, II, 254, vd.; Vehbe ez-Zühaylî, el-Fıkhu'l-İslâmî ve Edilletüh, V, 799). Meselâ, iki kişi bir vakıf arazisini iki yıllığına kiralayıp, vakıf yöneticisinin izni ile bina yapsa veya ağaç dikse, bunlar iki kişi arasında ortak olur. Bir yıl sonra bir ortak kendine düşen bina veya ağaç payını başkasına satsa, diğer ortak, şuf'a hakkını kullanabilir.



Kimler şuf'a hakkına sahiptir?



Bu konuda birisi Hanefilerin, diğeri çoğunluğun olmak üzere iki görüş vardır .



1- Hânefîlere göre, şuf'a hakkı sahipleri üçtür. a) Satılan malın kendisine ortak olan, b) Satılan mal üzerindeki su alma, sulama ve özel yol gibi özel irtifak haklarına ortak olan, c) Satılan mala bitişik komşu olan. Diğer yandan bu malın gayri menkul olması da gereklidir. Şuf'aya hak kazanmada Müslümanla zimmî arasında bir fark yoktur. Çünkü şuf'a ile ilgili hadisler genel anlam taşır ve zimmet ehlini de içine alır. Zararı giderme ihtiyacı ortaklıkta olduğu gibi bitişik komşulukta da söz konusudur (el-Kâsânî, a.g.e., V, 4; İbnü'lHümâm, Fethu'l-Kadîr, VII, 406, 414, 436; Zeylaî, Tebyînü'l-Hakâik, el-Emîryye tab'ı, V, 239 vd.; el-Meydânî, el-Lübâb, II, 106; İbn Âbidîn, a.g.e., V, 155).



2- İslâm hukukçularının çoğunluğuna göre, şuf'a hakkı yalnız taksim edilmemiş durumdaki şeye ortak olan kimse için söz konusu olur. Onlara göre, taksim edilmiş mala ortak olan için şuf'a hakkı bulunmaz. Özel irtifak haklarına ortak olanla, bitişik komşu için de şuf'a hakkı bulunmaz. Çoğunluk, irtifak hakkına sahip olmayı malın kendisine ortak olma niteliğinde görmediği gibi, hadislerde zikredilen ve komşuya şuf'a hakkı veren ifadeleri "satılan mala ortak olan komşu" olarak tefsir ederler (İbn Ruşd, Bidâyetü'l-Müctehid, Mısır t.y, II, 253; eş-Şirbînî, Muğni'l-Muhtâc, Mısır t.y. II, 297; eş-Şirâzî, el-Mühezzeb, Matbaatû'l-Bâbî el-Halebî, I, 377 vd.; İbn Kudâme, el-Muhallâ, Mısır t . y, IX, I 15, Madde: 1598).



Şâfiî, Mâlikî ve Zâhirilere göre, Haneflerde olduğu gibi zimmî ile müslüman arasında şuf'a cereyan eder. Hanbelîlere göre ise, Müslümana ait akarın satılması halinde kâfir için şuf'a hakkı sabit olmaz. Delili, "Nasrânî için şuf'a yoktur" hadisidir. Ancak Dârekutnî'nin Kitabu'l-İlel" inde naklettiği bu hadis, isnadında bulunan bir râvî sebebiyle zayıf kabul edilmiştir. Bu yüzden çoğunluğun görüşü tercih edilmeye daha lâyıktır.



Diğer yandan İslâm hukukçuları zimmîlerin kendi aralarında şuf'a haklarının bulunduğu konusunda görüş birliği içindedir. Şuf'a ile ilgili hadislerin genel anlam ifade etmesi yanında, zimmîlerin din ve hürmet bakımından eşit durumda bulunmaları buna delildir. Müslümanlıklarına hükmedilen bid'at ehli için de şuf'a hakkı vardır. Ancak Hanbelilere göre, cumhurun aksine küfürlerine hükmedilen bid'at ehli için Müslüman aleyhine şuf'a hakkı bulunmaz (İbn Kudâme, el-Mugnî, V, 358 vd.; ez-Zühaylı, a.g.e., V, 802).