Ni'met veya Külfetle Deneme

Belâ/fitne/imtihan, gerçek olanı sahte olandan, iyi olanı kötü olandan, kirliyi temiz olandan ayırmak olduğuna göre, hayatın akışında olumlu ve olumsuz tarafıyla ortaya çıkabilir. Kur’an’ın işaret ettiği gibi insan bazen risk taşıyan, mal, mülk, evlat ve sağlık gibi ni’metlerle; bazen de yokluk, hastalık, şeytan ve düşman saldırısı gibi şeylerle denemeye uğratılır. Bu bakımdan çekilen zorluk, mal, zulüm, kadın, çocuk, saptırma, azap, silahlı çatışma, kalbe gelen vesvese gibi şeylerin hepsi de fitnedir/imtihandır.



“Onlardan bazı zümrelere kendilerine denemek için verdiğimiz dünya hayatının süsüne gözlerini dikme. Rabbinin rızkı daha hayırlı ve daha süreklidir.” (Tâhâ: 20/131)



Kur’an, insanın imandaki samimiyetini denemek için hayır ve şerr ile imtihan olunduğunu haber veriyor.[76] İnsan, hayatın geçici güzellikleriyle de sınava çekilir.[76] Mal ve evlat insan için bir fitnedir, deneme aracıdır.[76] Bol rızık ve verilen nimetler[76] birer fitne/imtihan olduğu gibi, başa gelen üzüntü ve kaderler[76], belâ ve musibetler de birer sınavdır.[76]



İnsanlardan bazılarına Allah’tan gelen rızık, iman ve mağfiret gibi iyiliklerin sebebini bilmek mümkün olmayabilir. Allah (c.c.) bu şekilde insanları birbiriyle deniyor ve  şükredenlerin belli olmasını istiyor.[76] Dinde iki yüzlü davranan münafıklar çeşitli olaylarla ibret almaları ve hatalarını terketmeleri için sürekli denenirler. Ancak onlar çoğu zaman bu fitnenin (denemenin) farkında olmazlar.[76] Allah (c.c.) doğru yola giren kimseler için rızkı bollaştırır. Bunun sebebi de onların şükredip şükretmeyeceklerini, takva sahibi olup olmayacaklarını denemektir.[76]



Hz. Musa’nın kavmi, firavunun ve meleinin, yani ileri gelen seçkinlerin kendilerini bir fitneye/imtihana düşürmelerinden, fenalık yapmalarından korktukları için iman etmekte tereddüt ettiler. Onların içlerinden pek azı hariç Firavun’u desteklemeye devam ettiler.[76] Bugün de bu gerçek değişmemiştir. İnsanlardan pek çoğu İslâm'a gönül vermek, İslâm’ı hakkıyla günlük hayatında ve sosyal alanda yaşamak istemektedir. Ancak çağdaş firavunların, firavun düzenlerinin, bu düzenleri sürdüren mele’ takımının fitnelerinden, sıkıntı vermelerinden, haklarını ellerinden almalarından, kötü damga vurmalarından korkmaktadırlar.



İnsanlardan bazıları gerçek bir şekilde değil de iman-küfür sınırındaymışcasına ibadet eder. Kendisine Allah’tan bir ‘hayr’ dokundumu, bununla sevinir. Ancak başına hikmetin gereği bir fitne (belâ veya deneme) geldiği zaman yüz üstü döner gider. Böyleleri dünyayı da ahireti de kaybeder.[76]



Peygamber’in dâveti sıradan bir insanın daveti gibi değildir. Onun davetine uymamazlık edilemez, emrine karşı gelinemez.



“...Rasûlün emrine aykırı davrananlar, kendilerine bir belânın (fitnenin) çarpmasından, yahut onlara acı bir azabın uğramasından sakınsınlar.” (Nûr: 24/63) [76]