Kur'an'da Beraet Kavramı:
Beraetin Kuranda diğer anlamları üzerinde çeşitli görüşler olmakla beraber bunun bir ilişki kesmek, dokunulmazlığın kalmaması manasında olduğu görüşü ağırlık kazanmıştır.
Aynı ifadenin kısaltılmışı olan berâ, değişik şekillerde uyardıktan, ikaz ve uyarılardan sonra, uzaklaşmak, kurtulmak gibi manalar içerir.
İster bera, isterse beraet şeklinde söyleyelim, bunun bir ültimatom, bir uzaklaşış ve bildiri olduğu açıktır. Bu, bir anlaşma halinin sona erdiğini karşı tarafa bildirmedir. Yapılan anlaşmadan uzak olunduğunu açıklamadır.
Tefsircilerin çoğunluğunun görüşüne göre Mekkenin fethinden sonra, Hicretin dokuzuncu yılında Tevbe Sûresinin baş taraflarındaki âyetler indirildi. Bu âyetler, müslümanlarla yaptakları anlaşmalara uymayıp, hainlik yapan müşriklerle her türlü ilişkinin kesildiğini, her türlü anlaşmanın sona erdiğini, dokunulmazlıkların kalktığını, bir bildiri şeklinde müşriklere açıklamaktadır. Peygamberimiz (sav) Hz. Ebu Bekiri (ra) hacc emiri olarak Mekkeye gönderdi. Hz. Aliye (ra) de bu âyetleri müşriklere bildirmesini emretti.
Tevbe Sûresine, beraet kelimesi ile başladığı ve müşriklere bir bildiri ile başladığı için Berae Sûresi de denilmektedir.
(Bu), müşriklerden kendileriyle anlaşma imzaladıklarınıza Allah ve Rasûlünden kesin bir ihtardır (uyarıdır, ya da ber olma bildirisidir).
Bundan böyle yeryüzünde (size tanınan bir süre olarak) dört ay dolaşın. Ve bilin ki Allahı aciz bırakacak değilsiniz. Gerçekten Allah, küfre sapanları hor ve hakir (aşağı) kılıcıdır.
Ve büyük Hacc günü, Allah ve Rasûlünden insanlara duyuru: Kesin olarak Allah, müşriklerden beridir, uzaktır. Onun elçisi de... Eğer tevbe ederseniz bu sizin için daha hayırlıdır; yok eğer yüz çevirirseniz, bilin ki Allahı elbette aciz bırakacak değilsiniz. Küfre sapanları acıklı bir azapla müjdele. (Tevbe: 9/1-3)
Âyetlerin devamında, anlaşmalarını bozmayan müşriklerle, yapılan anlaşmalara uyulması, aman dileyenlere (sığınma isteyenlere) aman verilmesi isteniyor. Bunun dışında kalan, anlaşmalarına uymayarak hainlik eden ve müslümanlara saldıranlarla savaşılması emrediliyor. Eğer onlar tevbe eder, saldırıdan ve hainlikten vazgeçer ve müslüman olurlarsa, Allah (cc) onları bağışlayacaktır.
Tevbe Sûresinin başında geçen bu beraet olayı, görüIdüğü gibi Hz. Peygamber zamanındaki bir siyasetle ilgilidir. Ancak buradaki hüküm geneldir. Müminler siyasí bir güç olarak, ya da kişi olarak yaptıkları anlaşmalara uymak durumundadırlar. Eğer karşı taraf anlaşmayı bozarsa sorumlu olur. Anlaşma şartlarına aykırı hareket edildiği zaman da anlaşma bozulabilir. Müslümanlar böyle bir durumda anlaşmayı bozup kendilerine saldıran düşmanlara karşı mücadele etme hakkını elde ederler.
Ayrıca burada bir gerçeğin altı çizilmektedir. Kuran, müminlere velâ ile berânın ölçülerini vermektedir. Yani müminler kimlere yakınlık duyacaklar, kimlerle dost olacaklar, dünya ve siyaset işlerini kimlere emanet edecekler, kimleri sırdaş bilecekler ve kimlerden uzaklaşıp sakınacaklar, yönetimde yetkiyi kime verecekler?
Kuran müminlere şöyle diyor:
Ey iman edenler! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları veli (dost ve sırdaş) edinmeyin . (Mümtehine: 60/1)
Sizin veliniz (en yakın dostunuz) Allahtır, Rasûlüdür ve namaz kılan, zekâtı veren müminlerdir. Kim Allahı, Rasûlünü ve müminleri veli edinirse, şüphesiz üstün gelecek olanlar hizbullahtır (Allahın tarafını tutanlardır). (Maide: 5/55-56)[76]
Aynı ifadenin kısaltılmışı olan berâ, değişik şekillerde uyardıktan, ikaz ve uyarılardan sonra, uzaklaşmak, kurtulmak gibi manalar içerir.
İster bera, isterse beraet şeklinde söyleyelim, bunun bir ültimatom, bir uzaklaşış ve bildiri olduğu açıktır. Bu, bir anlaşma halinin sona erdiğini karşı tarafa bildirmedir. Yapılan anlaşmadan uzak olunduğunu açıklamadır.
Tefsircilerin çoğunluğunun görüşüne göre Mekkenin fethinden sonra, Hicretin dokuzuncu yılında Tevbe Sûresinin baş taraflarındaki âyetler indirildi. Bu âyetler, müslümanlarla yaptakları anlaşmalara uymayıp, hainlik yapan müşriklerle her türlü ilişkinin kesildiğini, her türlü anlaşmanın sona erdiğini, dokunulmazlıkların kalktığını, bir bildiri şeklinde müşriklere açıklamaktadır. Peygamberimiz (sav) Hz. Ebu Bekiri (ra) hacc emiri olarak Mekkeye gönderdi. Hz. Aliye (ra) de bu âyetleri müşriklere bildirmesini emretti.
Tevbe Sûresine, beraet kelimesi ile başladığı ve müşriklere bir bildiri ile başladığı için Berae Sûresi de denilmektedir.
(Bu), müşriklerden kendileriyle anlaşma imzaladıklarınıza Allah ve Rasûlünden kesin bir ihtardır (uyarıdır, ya da ber olma bildirisidir).
Bundan böyle yeryüzünde (size tanınan bir süre olarak) dört ay dolaşın. Ve bilin ki Allahı aciz bırakacak değilsiniz. Gerçekten Allah, küfre sapanları hor ve hakir (aşağı) kılıcıdır.
Ve büyük Hacc günü, Allah ve Rasûlünden insanlara duyuru: Kesin olarak Allah, müşriklerden beridir, uzaktır. Onun elçisi de... Eğer tevbe ederseniz bu sizin için daha hayırlıdır; yok eğer yüz çevirirseniz, bilin ki Allahı elbette aciz bırakacak değilsiniz. Küfre sapanları acıklı bir azapla müjdele. (Tevbe: 9/1-3)
Âyetlerin devamında, anlaşmalarını bozmayan müşriklerle, yapılan anlaşmalara uyulması, aman dileyenlere (sığınma isteyenlere) aman verilmesi isteniyor. Bunun dışında kalan, anlaşmalarına uymayarak hainlik eden ve müslümanlara saldıranlarla savaşılması emrediliyor. Eğer onlar tevbe eder, saldırıdan ve hainlikten vazgeçer ve müslüman olurlarsa, Allah (cc) onları bağışlayacaktır.
Tevbe Sûresinin başında geçen bu beraet olayı, görüIdüğü gibi Hz. Peygamber zamanındaki bir siyasetle ilgilidir. Ancak buradaki hüküm geneldir. Müminler siyasí bir güç olarak, ya da kişi olarak yaptıkları anlaşmalara uymak durumundadırlar. Eğer karşı taraf anlaşmayı bozarsa sorumlu olur. Anlaşma şartlarına aykırı hareket edildiği zaman da anlaşma bozulabilir. Müslümanlar böyle bir durumda anlaşmayı bozup kendilerine saldıran düşmanlara karşı mücadele etme hakkını elde ederler.
Ayrıca burada bir gerçeğin altı çizilmektedir. Kuran, müminlere velâ ile berânın ölçülerini vermektedir. Yani müminler kimlere yakınlık duyacaklar, kimlerle dost olacaklar, dünya ve siyaset işlerini kimlere emanet edecekler, kimleri sırdaş bilecekler ve kimlerden uzaklaşıp sakınacaklar, yönetimde yetkiyi kime verecekler?
Kuran müminlere şöyle diyor:
Ey iman edenler! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları veli (dost ve sırdaş) edinmeyin . (Mümtehine: 60/1)
Sizin veliniz (en yakın dostunuz) Allahtır, Rasûlüdür ve namaz kılan, zekâtı veren müminlerdir. Kim Allahı, Rasûlünü ve müminleri veli edinirse, şüphesiz üstün gelecek olanlar hizbullahtır (Allahın tarafını tutanlardır). (Maide: 5/55-56)[76]
B harfi
- BÂB-I FETVÂ
- Bağy'ín Sonuçları:
- Basír Kelimesinin Anlamı:
- BAYGINLIK, BAYILMAK
- BEY' Bİ'L-VEFA
- BEY'AT (BİAT-SADÂKAT YEMİNİ)
- BİRLİK BERABERLİK
- Boğa:
- BRAHMANİZM
- Hadis-i Şeriflerde Belâ-İmtihan
- İSLAM'DA BİLGİ KAYNAKLARI
- Kaplumbağa:
- Kur'an'da Besmele:
- Muhârib (Eşkiya)
- BAĞİ-BAĞY
- Basiretin Boyutları:
- BAYKUŞ
- BELVÂ-İ ÂMME
- Besmelenin Anlam Derinlikleri:
- BEYAN
- Biat Nedir?
- BİRR-EBRAR
- BUDİZM, BUDDİZM
- Eski Türkler'de Hayvanlarla İlgili İnançlar
- Fıkıh Terimi Olarak Bağy:
- İslam'a Göre Bilgi
- Muharib (Eşkiya) Hırsızdan Farklıdır:
- Öküz:
- Peygamberlerin Denenmesi
- Apis Öküzü: