Beyan ve Türevleri:

‘Beyan’ sözlükte, ortaya çıkmak, açıklamak, anlaşılır hale getirmek, açık-seçik olmak anlamlarına gelir. Aynı kökten gelen ‘tebyin’, bir şeyi açıklamak, izah etmek, ‘mübin’; açık, anlaşılır, ‘beyyine’; açık ve anlaşılır delil, kuvvetli isbat demektir. 



Kur’an ‘mübîn-açık ve anlaşılır’ bir kitaptır.[76] Allah’tan gelen âyetler birer beyyine’dir. Yani nûr gibi apaçıktırlar. Açık belgedirler, Allah’tan gelen anlaşılır delildirler. Onlar aynı zamanda birer mucize, hakkı batıldan ayıran kesin isbattırlar. Kur’an, insanlara Allah (cc) katından ‘beyyineler-deliller’ geldiğini sık sık vurgulamaktadır.[76]



Allah’ın gönderdiği bütün peygamberler ve son Peygamber de bir beyyine’dir. Onlar, Allah’tan gelen elçi sıfatıyla insanlara, içinde ölmez sayfalar bulunan ilâhi kitapları okurlar.[76]



‘Beyyine’, akla ve duyu organlarına dayalı açık delil olduğuna göre, insanın kişiliğinde, Allah’tan gelen vahy’de ve Allah (cc) tarafından yaratılmış evrende beyyineler yüklü âyetler vardır. İslâma göre iman, gözü kapalı bir kabul ediş, ataların geleneklerine bağlanma, kalabalıklara uyma değildir. Bunun tersine bir ‘beyyine’, yani delilli, isbatlı, açık belgeli bir inanma, ikna olma olayıdır. Kur’an, kendi âyetlerine ‘beyyine’ diyerek, hepsinin akla ve duyulara dayalı birer açık delil olduğunu, hepsinin birer ilâhi belge olduğunu, karışık ve dolambaçlı ifadeler olmadığıni bildiriyor.



İslâm hukukuna göre ‘beyyine’ olmadan, yani yeterli delil ve isbat olmadan bir kimsenin suçlanması, suçlu ilan edilip ceza verilmesi mümkün değildir. Hatta Kur’an diyor ki ‘yaşayan da bir beyyine üzerine yaşasın, ölen de bir beyyine üzerinde ölsün. (Enfal: 8/42) İman etmek bir beyyine, sağlam bir delile, apaçık ilâhi belgelere inanma; şirk ve küfür ise bir beyyinesizlik ve bilgisizlik olayıdır. Allah’ı inkâr veya O’na şirk koşmanın temelinde, varlığı ve kâinatı dolduran sayısız beyyine’yi, âyetleri gereği gibi değelendirememe yanlışlığı vardır.[76]