Budda Ahlâkiyatının Ana Çizgileri:

Doğruluk, saflık, düşünme, hakîmlik, ve durmadan nefsini ıslahtır. Doğruluk aynı zamanda her fırsatta iyilik etmeyi ve sadaka vermeyi de kapsar. Doğruluğun beş kâidesi vardır:



1- Canlıları öldürmemek. Bu, et yememeye de varır. Ancak, et yemek kesin olarak yasak edilmemiştir.



2- Başkasının namusuna saygı göstermek.



3- Başkasının malına saygı göstermek.



4- Doğru olmayan şeyi söylememek.



5- Sarhoş eden şeylerden kaçınmak. (Bayur, a.g.e., I, 46; Tümer Küçük, a.g.e., s. 101).



Buddizm'de Yüce varlığa karşı yapılan herhangi bir ibadet ve dua sözkonusu değildir. Ancak, Buddizm evrensel bir din olduğundan çeşitli yerlerde diğer dinlerden etkilenmiştir. Bunun sonucu olarak da, Budda tanrılaştırılmış; ona duâ etme ve ondan bazı şeyler isteme geleneği başlatılmıştır. Pagoda adı verilen kutsal mekanlarda Budda'nın heykelleri dikilmiştir. Dolayısıyla Pagoda'ya giren bir Buddist, Budda'nın heykeline tazimde bulunur. Ona çiçek, buhur (tütsü) sunar. Ayrıca her Buddist'in evinin bir köşesinde Budda'nın heykeli bulunur.



Buddizm'de üç şeye önem verilir: Budda'nın heykelleri, Budda'nın hatıraları, Budda'nın altında ilhama kavuştuğu söylenen Bodhi Ağacı.



Buddistlerce kutsal sayılan dört ziyaret yeri vardır: Budda'nın doğum yeri olan Lumbini, Bihar'da şimdi Bodhi Gaya denilen aydınlanma yeri, ilk vaazını verdiği Benares yakınındaki Geyik Parkı, öldüğü Uttar-Pradeş şehri. Ganj nehri de kutsal sayılan yerlerdendir.



Buddizm'de Sangha adı verilen rahipler teşkilâtının yeri ve önemi büyüktür. Bekârlık, rahiplik hayatının temelini oluşturur. Kadınlarda da, ahlâk, fazilet ve bilgelik esastır. Cemaata giriş herkese açıktır. Kâide dışı ilişkiler, cemaatten atılmayı gerektirir. Bekârlık, en yüksek idealdir. Buddist felsefesi, bütün kötülüklerin kaynağını cinsî tatminde görür. Buddizmin ilk bin yıllık gelişmesinde evlenme küfür sayılmışsa da, zamanla evlenme konusunda bazı tavizler verilmiştir. Buddistler, tesbihi kutsal görür. Buddizm'in bazı inanç ve gelenekleri, mezheplere göre değişiklik gösterir. Buddizm'de iki büyük mezhep vardır. Mahayana (büyük araba,) Hinayana (küçük araba). (Tümer-Küçük, a.g.e., s. 100-101).



Mahayana: Herkesin kurtuluşunu hedef aldığı için "büyük araba" anlamına gelen Mahayana adını almıştır. Bu mezhep, Buddizm'i, Sangha'yı aşan, herkesin dini ihtiyaçlarına cevap veren, her çeşit insanın kolayca anlayabileceği ve takip edebileceği bir mezheptir.



Hinayana: Kişinin kendisini kurtarmasını hedef aldığı için "küçük araba" adını almıştır. Bu mezhep, Pali diliyle, Seylan ve Güney Asya'da yayılmıştır. Hinayana Buddizm'i, bazı farklarla Burma, Tayland, Laos, Kamboçya ve Seylan'da daha yaygındır. (Schımmel, a.g.e., s. 200, 202; Tümer-Küçük, a.g.e., s. 100-101)



Buddizm'de dini inanç ve ahlâki davranışları ifade etmek üzere şu kavramlar kullanılır:



Karma: Bir nevi sebep-sonuç ilişkisidir. Kişinin davranışının, içinde yaşadığı kast diliminden değil, kendi iradesinden geldiğini ifade eder. Karma fikrini ilk ortaya atan Budda değildir, fakat o, karma anlayışına ahlâkî bir yorum getirmiştir. Şöyle ki: İyi şeyler iyi netice verir, kötü şeyler de kötü sonuç verir. Bunlar ahlâki olgunluğun temel şartıdır. (En. Britannıca, IV, 355; Grimm, a.g.e., s. 180).



Tenâsuh: Kişinin kötülükleri terkedip Nirvana'ya ulaşıncaya kadar çeşitli varlık şekillerinde yükselip alçalarak ölüm ötesinde hayatının devam edişidir. Zihnî ve bedeni ihtiraslardan kurtulduktan sonra, artık tenâsuh (yeniden doğum) yoktur. Karma tasavvuru, insanı, ahlâk emirlerine göre hareket etmeğe teşvik eder. Dünyanın sonunda vuku bulacak olan bir kıyamete ve ilâhi bir muhakemeye inanmayan bir millet için karma prensibi bir nevi ilahi adaleti temsil etmektedir. (Schımmel, a.g.e., s. 235; Tümer Küçük, a.g.e., s. 98).



Nirvana: Kişiyi aşırı istek, acı ve kederden kurtaran aşkın bir durumdur. Onun hakikatı doğum ve ölüm alanını da aşar. Bu durumda Nirvana; karma ve tenâsuh çemberinden, kısacası doğum ve ölümden kurtulmayı ifade eder. "Sönmek, yok olmak" anlamına gelen bu kelime, gerçekte Budda felsefesinde günahsızlığın ve isteksizliğin verdiği akıl rahatlığı anlamında kullanılır. (En. Britannıca, IV, 355; Grimmi, a.g.e., s. 227 vd. Schımmel, a.g.e., s. 242; Bayur, a.g.e., I, 47).



Maitreya veya Metteya (Gelecek Bir Kurtarıcı): Diğer dinlerde olduğu gibi Buddizm'de de, gelecek bir şahsiyetten söz edilir. Budda, dini tamamlayamadığını, kendinden sonra Maitreya (Metteya), yani "âlemlere rahmet" bir kimsenin gelip bu işi tamamlayacağını söylemiştir. (Brandon, a.g.e., s. 157; Tümer-Küçük, a.g.e., s. 101).



Ahmet GÜÇ